24 Mayıs 2012 Perşembe

Drew Amca

Kyrie Irving diye bi cocuk var, NBAi epey yakin takip etsem de gecen senenin 1 no.lu draft'i olup bu sene en iyi caylak odulu alan bu genc arkadas hakkinda cok fikir sahibi degildim gecen gune kadar.
Isin garibi tanimami ve ilk takdirimi almasini saglayan sey bu basketbol yetenekleri degil, herifin hem yazip hem de yonettigi reklam filmi...


Sonra insan merak ediyo tabii basketboldaki yeteneklerini de...


Sivil'Cem


Ergenliğimde şov sivilceliydim. O sebepten olsa gerek az çok sivilce ile nasıl mücadele edilir bilirim. Parmaklarının en kaşındığı, sivilceye dalsam mı artık noktasına geldiğinde nasıl bir açı ile nereden dalınması makbuldür konusunda tecrübeliyim. 


Hatta operasyondan verim alabilmek için sivilcenin aynaya en patlayabileceği zamanı takip edip çokca sivilce üstü ayna temizliği yapmışımdır.


Öyleki bir gün burnumdaki bir sivilce öyle bir ceraat kusmuştu ki, abim arkamdan gelip spray espirisi yaptı sanmıştım. 


Bunca tecrübeye rağmen tahmin ediyorum araya alınan 13-15 yıllık sivilcesizlik zamanı ile birlikte sivilceye atılacak ilk bakışı, nasıl davranıp, ne demem gerektiğini, ne zaman tatlılık yapıp, ne zaman elini tutacağımı unutmuşum.


10 gündür yüzümde muazzam bir parça ile dolaşıyordum.


Yaşımın da gerektirdiği olgunluk ile uzun süre kendisi ile aynada göz göze bile gelmedik. Ne ben ona yazdım, ne de o benimle ilgisi olduğunu düşünmemi gerektiren bir sinyal çaktı.


Konu aramızda bu kadar soğuk gelişince, pozitif bilim/fen yöntemleri ile, isviçreli bilim adamlarından da yararlanarak bulunduğu yeri terk etmesini, benden vazgeçmesini istediğimi belli etmemin gerektiğini düşündüm. Yıllar önce bu yöntemlerin başında bavul ticaretinin yüz akı Clearasil gelirdi. Bir sürerdin Clearasil'i sivilceye, sabaha kadar o sivilce mutasyon geçirir sivilceden başka herşey benzerdi. Görünürde sivilce değildi artık ama tüm hacmi ile durmaya, al beni-patlat bana davetkarlığına devam ederdi. 


Bu tecrübeden yola çıkarak dedim ki bu işi bilene soralım. Hem tekonoloji değişti, hem de sivilceler... İşte o kim bilir, ne yapılır acaba konusunda yanılmış olduğumu anlamam fotosentez arası kadar sürdü. Çünkü yatmadan önce yanlışı yapmış Cem'in üzerine diş macunu sürmüştüm.


Aslında diş macunu ile değil yumurta testi yapılması, diş fırçalamak haricinde farklı bir yerde kullanılabildiğine inancım hiç olmadı. Her nasılsa, nasıl olduğunu bilmediğim bir ayrıntı anında sivil'cem üzerine sürmüş oldum.


Cem bu işten pek haz almış olmasa gerek ki, siviceliğinden vaz geçmezken üzerinden bir parça deriyi atmayı da ihmal etmedi. Vaziyet kaşınan parmak uçlarım için büyük fısattı. Sivilcenin ucundan tutulabilecek bir sapı, bir deri parçası olması aynada net, akıl skalasında ise gerilerdeydi.


Aldığım küçük deri parçası Jenga'da en dokunulmaması gereken tahtaymış meğer. Nasıl bir kanamak, nası bi kanama'.


Kanayan sivilce oldumu bundan sonra yapılacak tek şey sivilce ile kozlarını paylaşmak olur. 
Dalmalısın ki, onca zaman ortaya koyduğun soğuk savaş teknikleri, dalardım sana ama hadi bakalım tehditlerinin altı dolsun. Altı dolmalı yoksa bundan sonra gelecek cem ve arkadaşları yönetime oturur, hokkabaz eder adamı.


Fena daldım. Taaruz esnasında beklenen kan kaybı beklenmeyen bir hal aldı. Öyle bir debi yakaladı ki kan, iltihap patladı mı patlamadı mı kanın altında kaybolunca anlaşılmaz bir hal aldı. İlk nefes verdiğimde aynada sivilceyi sıkmaktan kıpkırmızı kesilmiş bir yanak kaldı.


Bir kaç gün kazananı olmayan bu mücadeleyi hazım edip sivilce ile birbirimizi tartar hale geldik. Play-Off'da son maça kaldı durum. Ben zaman gerektiğinin farkında olarak önümüzdeki sivilcelere bakıcaz klişesine yürüdüm; taaki doktor'a gidip doktor bu ne? diyene kadar.




Doktor, doktorluğundan olsa gerek efendi davranıp, muzip gülüşünü benden saklamadı. Siz ki okumuş bir şehirlisiniz ne işiniz var diş macunu anlamına gelen laflar bir nefeste ağzından çıkmış oldu. Aslında fark ettim ki ben de cahil davranışımın karşılığı olacak bu sözleri bekliyomuşum. 


Duymak iyi geldi.



Hayat ve Poker...



Hayat ve Pokerle ilgili bircok yazi bulmak mumkun. Hatta L.R. Schreiber "Poker as Life" isminde bir kitapla hayatin aslinda bir poker oyunu oldugunu da anlatmis. Merak edenler kitabi veya ozetini internetten bulup okuyabilirler. Benim o ozette rastlamadigim (muhtemelen Texas hold'em le ilgili yazmamisti) ama poker ve hayati dusununce ilk aklima gelen nedense su oldu:



  • Paran digerlerinden coksa, elin (yetenegin, egitimin, bilgin) kotu olsa bile potu (avantayi) kazanma ihtimalin yuksek... 

ya da tersi bir yaklasimla;



  • Elin ne kadar iyi olursa olsun, paran limitli ve sansin azsa kaybetme ihtimalin yuksek...


ve Poker oynayis tarzina gore hayata bakis ve karakter analizi calismalari ne durumda acaba? Kaybetmekten korktugu icin kumar oynamayanlar gercek hayatta nereye varabilecekler...


Bir de Woody Allen soyle buyurmus tabii, unutmamak lazim:


Kumar ve seks birbirlerine cok benzerler. Ikisinde de iyi bir eliniz yoksa iyi bir partneriniz olmalidir...



14 Mayıs 2012 Pazartesi

Final Four - Istanbul

Final Four zaten kendi basina, nerede olursa olsun guzel bir turnuva.


Yine de Istanbul'da ust uste 2 defa bu kadar acayip sonlar yasanmasinin bir anlami olmali.




1992 - Partizan




2012 - Olympiakos


Tekrar bir UEFA CL Final'i Istanbul'a gelse o nasil bitecek acaba?





11 Mayıs 2012 Cuma

Yakalarsan Yaşarsın

Normal bir ülkede normal insanlar ile normal bir hayat yaşıyor olsam herhalde bir blogda yazmam gerekmezdi. Anormal bir ülkede farklı insanlar ile garip bir hayat yaşıyorum en iyisi paylaşmak diye düşündüm.

ilk yazı konum uzun yaşamanın sırrı. Cevabı ağaç olmak. anlamayan var ise anlatayım. Bir ağaç Dünya'da nerede doğucağını yada yaşayacağını seçemez bu bakımdan insandan çok bir farkı yoktur. Hatta insandaki mobilite avantajından ötürü insana göre dejavantajlıdır. Diet yapayım spor yapayım içki içeyim içime edeyim gibi davranışlar arasında seçme şansı yoktur. Bütün bunlara rağmen ortalama bir ağacın ömrü bir insanınkinden bir kaç kat fazladır.

Şimdi aranızdan bir kısım zekinin bunun yaratılıştan gelen bir fark olduğunu düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Bu şekil düşünenlere önce afferin diyorum sonrada izmir maaşı ile yerlerine gönderiyorum. Onları bu mal düşünceleri ile başbaşa bırakıyorum.

İşin sırrı yaşama amacı ve şeklinde yatıryor. Ağaç tohumdan fidana, fidandan ağaca dönüştüğü süreç boyunca büyüdüğü yerden şikayet etmek yerine burada nasıl büymeyi başaracağı konusu üzerine çalışır. Hedef bir miktar güneş birazda topraktır. Çevresine en az zararı vererek ihtiyacını alarak ve aldığı kadarını vererek büyür. Çevresindeki ahengi bozmaz çevresindeki ahengi korur hatta olmayan ahengi yaratır. Hedefi sadece yaşamaktır. Yaşadıklarını gövdesine kazır ama bunları bir ahenk içersinde güzellikle sergiler. Başıma bu geldi diye ağlamaz buna rağmen ayaktayım diye gururlanır. İnsan ise her daim topu taca atan bir yapıya sahiptir. Doğduğu andan itibaren talihine kaderine küfür eder. Her sıkıntının nedenini başkalarında arar. Ahenk yaratmaz bozar. Verdiğinden verebileceğinden fazlasını alır. Aldığı ile yetinmez dahasını ister.

Yazıyı okuyan akıllı kaldı ise onları da duyar gibi olduyorum. Ot gibi yaşasak uzun yaşarız diyorsun yani düşüncesindeler. E benim yazdıklarımdan anca bu anlamı çıkarıyorsan sen hiç bir noktada uzun yaşamazsın ama en kötü alternatif olarak ot gibi yaşamaya çalışabilirsin.

Demek istediğim ahengi yakalamaya çalışın ve kaybetmeyin. Bu şekilde varırsınız bir yere..

25 Lira

0lympiakos FC 0-2 Athletic Bilbao
Birseyi iyi bilmene, antrenmana hatta yetenege bile sahip olmana gerek yok sayet cok istiyorsan. 


Dun cok isteyen birine verdim 25 Lira'yi. 


Iyi de oldu.


Hadi bakalim.